Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten hayatta kalanlara yönelik çalışmalarımızda hem bireysel destek sağlıyor hem de şiddetin önlenebilmesi için kadınları hakları ve erişebilecekleri destek mekanizmaları konularında bilgilendiriyoruz. Geçim kaynaklarına erişim, barınma, dil bariyeri gibi sorunlarsa hala çözülmeyi bekliyor.
Mülteci1, kadın mülteci, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete (TCDŞ) maruz kalmış kadın mülteci ya da çocukları olan ve TCDŞ’ye maruz kalmış kadın mülteci… Eklenen her katman, her hassasiyet, riske daha da açık olmak anlamına geliyor. Özellikle de şiddete karşı hayatta kalan2 bir kadın için edinilmiş her kimlik mücadeleyi daha da derinleştiriyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye’de yaşayan kadınların %38’i, yani 10 kadından yaklaşık dördü şiddete maruz bırakılıyor3. Dünyada durum da alarm verici: Yaklaşık 736 milyon kadın, yani neredeyse her üç kadından biri, hayatları boyunca en az bir kez fiziksel ve/veya cinsel şiddete veya her ikisine birden maruz kalmış.
Sahada görev yapan insani yardım çalışanları TCDŞ’nin önlenmesi ve risklerin azaltılması konularında kadınlara destek sunuyor. Hayata Destek Derneği de bu alanda sorumluluk üstlenen insani yardım örgütlerinden biri. Afetlerden etkilenmiş toplulukların temel hak ve hizmetlere erişmeleri için çalışan bir dernek olarak, ‘insan eliyle meydana gelmiş afet’ olarak değerlendirilen savaşlar nedeniyle zorla yerinden edilen, yeni bir ülkede hayata tutunmaya çalışan mültecilere destek, faaliyet alanımız içinde yer alıyor. İnsanlık, ayrım gözetmeme, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle çalışıyoruz. Toplumun kırılgan kesimlerinin temel hak ve hizmetlere erişimine destek olmayı hedeflediğimiz koruma çalışmalarımızda, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı yürüttüğümüz faaliyetler de önemli bir yer teşkil ediyor. Bu çalışmalar, kadınların şiddetten korunma haklarına dair çeşitli bilgilendirme ve farkındalık eğitimlerinin yanı sıra bireysel destek ve vaka yönetimi gibi profesyonel koruma faaliyetlerini de içeriyor.
Hayata Destek olarak, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerden bugüne, afet bölgesinde acil durum çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu yıl Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman da dâhil olmak üzere 13 ilde 2214 kadına destek olduk. Destek olduğumuz bu kişilerin karşılaştığı en büyük sorun gelir yetersizliği (1540 kişi). Bu sorunu güvenli ve sürdürülebilir istihdama erişememe (389 kişi), güvenli olmayan fiziksel çevre (237 kişi) ve güvenli koşullarda yaşamama (192 kişi), geçimden sorumlu tek ebeveyn olma (354 kişi) izliyor.
Geçtiğimiz sene koruma hizmetleri kapsamında destek olduğumuz 1979 kadında da benzer sorunları tespit etmiştik. Bu kadınların 465’i, şiddet döngüsünden çıkma talebi ile derneğimize başvurdu. Kadınların 291’i gelir yetersizliği olduğunu, 418’i Türkçeyi az bildiğini ya da hiç bilmediğini, 194’ü hak ve hizmetlere erişimde güçlük yaşadığını, 157’si ise hanenin geçiminden tek başına sorumlu olduğunu belirtmişti.
Danışanlarımızın taleplerine ihtiyaçlar kapsamında çok sektörlü ve bütüncül yaklaşımla cevap veriyoruz. Desteklerimizi sosyal hizmetler, hukuki danışmanlık, psikososyal destek gibi alanlarda çeşitlendiriyoruz. Çalışmalarımız esnasında şiddetten hayatta kalan kadınların yaşam mücadelelerine, karşılaştıkları güçlüklere yakından tanık oluyoruz. Bu belgede, İstanbul’da yürüttüğümüz çalışmalarda destek sunduğumuz 3 kadın danışanımızın, Amine (27), Semira (32) ve Meyar’ın (43)4 tanıklıkları ve güçlenme hikâyeleri eşliğinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele sürecimizin duraklarını aktaracağız.
ŞİDDET DÖNGÜSÜNDEN ÇIKMAK MÜMKÜN MÜ?
TCDŞ’yle mücadele kapsamında insani yardım çalışanlarının destek süreci, hayatta kalanların şiddet döngüsünden5 çıkma kararı ile başlıyor. Fakat bu kararı vermek her zaman kolay değil. Çünkü bu kişiler barınma, geçim kaynağı, dil desteği gibi alanlardaki destek mekanizmalarından yoksun ya da kamu hizmetlerinden habersiz olabiliyor. Sahadaki çalışmalarımızda, çoğunlukla aile, komşu arkadaş gibi bireysel destek çevrelerinden de mahrum kaldıklarını, destek talep edebilecekleri kişiler ya da topluluklar tarafından yargılandıklarını, uğradıkları şiddetten dolayı suçlandıklarını ya da utandıklarını, kamu ya da sivil toplum kuruluşlarının desteğinden ise haberdar olmadıklarını gözlemliyoruz. Bununla birlikte hayatta kalanların şiddet döngüsünden çıkmasının yolu, kısıtlı da olsa yakınlarından, özellikle de çocuklarından aldıkları destek ve hayatta kalanlara yönelik hizmetlere erişim yöntemini bilen birine ulaşmak olabiliyor:
“Ailem hep bana ‘lütfen sabret, eşin düzelecek, dayan’ diyordu. Hayatım zorlaştıkça aileme artık bir şey anlatmamaya başladım. Yanımda olduklarını hissetmiyordum. (…) Çok fazla şiddete maruz kaldık. Çocuklarım ‘anne artık yeter daha fazla çekmeyelim, herkese rezil olduk, insanlar bizi görüyor, bunu daha fazla yaşamak istemiyoruz’ dedikleri için, onlardan da güç alarak karar verdim.” (Meyar)
“Benim geldiğim yerdeki anlayışa göre bir kadın tek başına yaşayamaz. Dolayısıyla ailem benim burada istediğim bu hayata razı değildi. Çünkü yalnız yaşamama, kendi ayaklarımın üzerinde durmama karşıydılar.(…) Bana seçeneklerimi sundunuz. Ben de bunun üzerine çok düşündüm. Gerçekten psikolojik açıdan sıfırlara kadar inmiştim. Özellikle de çocukların hayatlarının bozulmaya başladığını gördüm. Çünkü eşim onlara da çok zarar vermeye başlamıştı. Yemekle alakalı temel ihtiyaçlarını karşılamıyordu. Yeri geliyordu çocukların önünde yiyordu ve umursamıyordu bile. Bütün bunlar bana bu kararı verdirdi.” (Semira)
“Dışarıya tek başıma çıkamıyordum. Kız kardeşimle konuşamıyordum. Annemle konuşamıyordum. En azından hastaneye gitmek istiyordum, tek başıma gidemiyordum. Yok, her şey yasak. Telefon kullanamıyordum. Paraya ihtiyacım oluyordu, bana vermiyordu.” (Amine)
ÇALIŞMALI, AMA NASIL?
TÜİK Mayıs 2023 İşgücü İstatistiklerine göre işsizlik oranı erkeklerde % 7.7 iken kadınlarda %13. istihdamda makas daha da artıyor; erkeklerin istihdam oranı %66 iken bu oran kadınlarda %31.46. Mülteci kadınların çalışma koşullarına ilişkin Türkiye genelini kapsayan bir veri bulunmamakla birlikte, Çalışma Bakanlığı’nın yabancıların çalışma izinlerine ilişkin 2021 tarihli raporuna göre, kadınlara verilen çalışma izni oranı %28’de kalıyor7. Birleşik Metal-İş’in hazırladığı 2017 tarihli rapora8 göre ise İstanbul’da tekstil işkolunda kayıt dışı biçimde istihdam edilen işçilerin elde ettikleri gelir sıralamasında mülteci kadın işçiler, yerli erkek, yabancı erkek ve yerli kadın işçilerin gerisine düşerek en az kazanan grup oluyor.
Destek mekanizmalarının eksikliğine rağmen, şiddete uğrayan kadınlar evden ayrılma kararı aldıklarında, karşılaştıkları sorunların başında geçim kaynaklarına erişim sıkıntısı geliyor. Sorunun çözümleri sosyal yardımlar, aile bireylerinin desteği, geçici işler olabiliyor ancak bu çözümler çoğu zaman kalıcı değil. Hayatta kalanlarsa kayıtlı, uzun süreli çalışabilecekleri istihdam olanaklarına ihtiyaç duyuyor.
2022 yılında mültecilere yönelik ihtiyaç analizi çalışmamız kapsamında görüştüğümüz 553 kadının %72,3’ü çalışmadığını ve eğitime de devam etmediğini belirtti. ‘En önemli ihtiyacınız nedir?’ sorusuna yaklaşık %60 oranında kadın ‘ekonomik kaynak’ cevabını verdi. Erişimde en çok sorun yaşanan alan ise %38 ile istihdam. Verilerin de gösterdiği gibi, geçim kaynaklarına erişim oldukça önemli bir ihtiyaçken, hanede bakım desteğine ihtiyacı olan çocuğun bulunması, kreş desteğinin yetersiz kalması, aile üyelerinin kadının çalışmasına müsaade etmemesi gibi nedenler, hane dışında çalışmayı zorlaştırıyor. Buna rağmen kadınlar ekonomik özgürlüklerini sağlayabilmek için evde parça başı iş yaparak çözüm bulmaya çalışıyor.
Biz sosyal çalışmacılar, şiddet döngüsünü kıran kadınların güçlü yanlarını fark etmesi, çalışma hayatına dâhil olabilmesi için mevcut seçeneklere odaklanıyoruz. İlk adım, Sosyal Uyum Yardımı, Sosyal ve Ekonomik Destek gibi sosyal desteklere başvurmak, yarı zamanlı işlere, mesleki beceri kurslarına ya da kreş desteğine yönlendirmek oluyor. Sosyal yardımlar belli bir süre ihtiyacı karşılasa da sürdürülebilir olmuyor. Kayıtlı istihdam seçeneklerinin az olması, kadınların, çocuklarının bakım sorumluluklarını üstlenmesi sebebiyle, kalıcı istihdama oldukça az sayıda kadını yönlendirebiliyoruz. Kadınlar sosyal desteklere erişseler, zaman zaman çalışsalar da geçimleri için yetersiz kalan maddi kaynaklar ve iş bulmakta güçlük yaşamaları en sık karşılaşılan sorunlar oluyor.
“Ev tuttum, taşındım. Sonra ev düzenledim. Sonra iş aramaya başladım. Bir iki hafta, üç hafta iş aradım sonra iş buldum. Çalışmaya başladım. (…) En zor olan bu iş durumu. Yani her şey pahalı olduğu için... Ben evde çalışıyordum. Terlik dikiyordum, boncuk yapıyordum.” (Amine)
“Çalışmam gerekiyordu ama sadece öğleden sonra vaktim vardı. Yani yarı zamanlı çalışabilecektim. Terzilik eğitimim var aslında, mahallede de bir terzi vardı; beni ortacı olarak kabul etti önce ama sonra yarı zamanlı çalışamayacağımı söylemeye başladı. Çıkmak zorunda kaldım oradan, şu anda çalışmıyorum.” (Meyar)
BİR EV BULABİLMEK
Bir başka önemli sorun ise güvenli barınma. Bu sorunu aşmak için seçenekler arasında ilk aşamada kadın konukevleri bulunuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 112’si bakanlığa bağlı olmak üzere 3 bin 624 kadının barınabileceği 149 kadın konukevi bulunuyor9. Avrupa Konseyi'nin TCDŞ’den hayata kalanlara yönelik sığınma hizmetleri kalite standartlarına göre, her 10 bin kişilik nüfus için kadının çocuklarıyla birlikte kalabileceği bir alan öngörülüyor10. Türkiye’deki kadın konukevi sayısı, bu standartların altında kalıyor.
Hayata Destek olarak kadınlara barınma konusunda sunduğumuz destekler arasında kısa süreli ve acil konaklama ihtiyacı için otel desteği ya da kısa süreli kira desteği bulunuyor. Elbette, kısa süreli konaklama ve kadın konukevi geçici çözümler oluyor. Yeni bir ev kurmak, uzun vadede maddi bir güç gerektiriyor. Ülke genelindeki kiralık konutların metrekare bazında yıllık artış oranının %141.27 olduğu da hesaba katılınca11, ülkenin kanunlarını bilmeme, mültecilere yönelik ayrımcılık, hizmetlere erişememe gibi dezavantajlar barınma sorununu artırıyor.
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen hayatta kalanlara sunduğumuz seçeneklerle birlikte bir yol haritası çıkarabiliyoruz:
“ŞÖNİM’e (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) yerleşmeye karar vermiştim. Ancak 18 yaş üstü çocuklar anneyle birlikte kalamıyormuş. Ben onları bırakamazdım, o yüzden vazgeçtim bu karardan.” (Meyar)
“Ev arıyorum bana soruyorlar: ‘Suriyeli misin? Biz sevmiyoruz. Yabancı mısın? Yabancıya ev vermiyoruz.’ Ya da kirası yüksek. Bir de ben tek kadın olduğum için, ‘İşin yok mu? Biz bekâra vermiyoruz. Üç tane çocuk fazla, biz vermiyoruz.’ Sürekli bir sorunla karşılaştım.” (Amine)
“Çok fazla sorunla karşılaştık ama her bir aşamayı tamamladığım zaman her birinde bir korkudan kurtuldum.”(Semira)
ANLAŞILAMAMAK
Hizmetlere erişimi etkileyen en önemli engellerden biri dil bariyeri. Türkiye’de geçici koruma statüsüne sahip mülteci kadınların %64’ü Türkçe konuşamıyor12. Derneğimize TCDŞ konusunda destek talebiyle başvuran kadınlarda ise bu oran %90’ı buluyor. Şiddeti konuşmaya, destek aramaya karar vermek başlı başına zorken, bir de ana dilinin dışında bir dilde şiddetten kurtulmak için mücadele etmek, mülteci kadınların karşı karşıya kaldığı önemli sorunlardan biri. Dil bariyeri, bu kadınların şiddete karşı mücadelelerinde bir kat daha yalnızlaşmasına yol açıyor.
Dil bariyerinin etkilerini azaltmak için hayatta kalanlara kurumlarda eşlik ediyor, dil kurslarına yönlendirme yapıyoruz ancak buna rağmen hayatta kalanların kurumlarla iletişime geçerken güçlük çektiklerine, yanlış anlaşıldıklarına, kendilerini ifade edemediklerine, zaman zaman bir eşlikçiye ihtiyaç duyduklarına tanık oluyoruz.
“Şu an kendimi biraz anlatabiliyorum ama çok zorlanıyorum. Bazen anlamadıklarını görüyorum. Gülüyorlar, gülmelerinden hissediyorum anlamadıklarını.” (Meyar)
“Geçen minibüsteydim, Suriyeli olduğum için bir kadın bana ‘artık Suriyeliler gitsin neden burada kalıyorsun?’ gibi şeyler dedi. Ben o gün üzüldüm yani. Dışarı çıktığımızda çocuklara ‘hiç Arapça konuşmayın, Türkçe konuşun ya da hiç konuşmayın, ses çıkarmayın’ diyorum.” (Amine)
TEK EBEVEYN
Çocukları olan kadınların şiddet döngüsünden çıkmaları ve yeni bir hayat kurmaları, çok daha katmanlı bir süreç yönetimi gerektiriyor. Çünkü çocukların bakım sorumlulukları ve güvenliklerinin sağlanması kadınların öncelikleri arasında yer alıyor. Çocukların sorumluluklarını ebeveynler olarak paylaşmak yerine tek başına üstlenmek, çocukların iyilik haline, geleceğine dair tek başına karar almak, yani tek ebeveyn olmak, kadınlar için büyük bir sorumluluk anlamına geliyor. Fakat bu sorumluluklar, güçlenme yolculuklarında kendilerine güvenmelerini de sağlayabiliyor:
“Ben çocuklardan enerji alıyorum. Onlara bakacağım, yalnız bırakmam yani. Her şeyi yapacağım çocuklar için.” (Amine)
“Kızım okula ilk başladığında problem yaşadı. Türkçe anlamıyordu. Yabancı olduğu için arkadaşı hemen hemen hiç olmadı. Yani ilk başta okuldan nefret etti, gitmek istemiyordu. Ben onun arkasında durdum, ‘Kolay olmuyor, zor olacak ama yavaş yavaş olacak’ diyordum.” (Amine)
“Çocuklarla iletişimim çok iyi, beni çok seviyorlar. Hiçbir şeyden yoksunluk duymalarını istemiyorum. Dolayısıyla ben bütün ihtiyaçlarını, yeme içme olsun, karşılamaya çalışıyorum. Çünkü babalarıyla yaşarken bunlardan çok mahrum kalmışlardı, şimdi onların eksiklerini gidermeye çalışıyorum.” (Semira)
“Çocuklar o yaşadıkları zorlukları unutmadılar ama artık çok daha rahatlar. Çünkü artık evin içinde o şiddet yok. Ders çalışıyorlar, evde birlikte kalıyoruz. Sanki yeniden doğmuş gibiyiz.” (Meyar)
KADINLARIN HAYATINA DESTEK İÇİN
Vaka yönetimi kapsamında kadınların geçim kaynaklarına erişim için işe yerleştirme, mesleki eğitimlere yönlendirme, mikro hibelere yönlendirme konularında; barınma ihtiyacının karşılanması için kadın konukevine yönlendirme, geçici konaklama için yönlendirme, kampa yerleştirme, kira desteği, mesken iyileştirme konularında; dil bariyeri için dil kursuna yönlendirme konularında destek sağlıyoruz. Hayatta kalanların çocukları için de titizlikle çalışıyoruz.
Hayata Destek olarak, çalıştığımız alanlarda kurumlar arası bilgi akışına, uzmanlık ve kaynak paylaşımına zemin olacak koordinasyon ağlarına destek veriyoruz. TCDŞ’den hayatta kalan kadınların hak ve hizmetlere erişimde yaşadıkları sorunların önlenmesi için, bu alanda çalışan meslek uzmanlarıyla 2023 Ocak ayında yaptığımız yuvarlak masa toplantısında tartışılan çözüm önerilerinden, özellikle bu belgenin konusu olan sorunlarla ilgili olanları paylaşmanın değerli olduğuna inanıyoruz.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Geçim Kaynakları
- Kreş desteği artırılmalı.
- Hayatta kalanların sürdürülebilir bir geçim kaynağına erişebilmesi için kamu kurumları, sivil toplum örgütleri ve bağışçı/fon veren kurumlar çalışmalar yürütmeli. Bu kapsamda faaliyet gösteren kooperatifler desteklenmeli.
Barınma Sorunu
- Sığınma evlerinin şartları iyileştirilmeli, kapsayıcı hale getirilmeli, yerleştirmede statü ve uyruk ayrımı yapılmamalı.
- Konukevlerinin, LGBTİ+’lar, engeli olanlar, mülteciler gibi çeşitli gruplara yönelik daha kapsayıcı hizmet sunabilmesi sağlanmalı.
- Hayatta kalanlara konukevi dışında, şiddet döngüsünden çıktıktan sonra kısa süre konaklayarak hayatlarına yönelik plan yapabilecekleri merkezler (ilk adım merkezileri) ve/veya çocuklarıyla kalabilecekleri güvenli konaklama imkanları (kampüs tipi yerleşkelerde paylaşımlı evler) sağlanmalıdır.
- 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14. maddesinde yer alan "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki bölgelerin belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır." hükmünün yerine getirilmesi, ilgili kamu kuruluşları tarafından takip edilmeli.
Hizmetlere Erişim
- TCDŞ’ye maruz bırakılmış kişilere yönelik psikolojik destek hizmetleri artırılmalı.
- TCDŞ konusunda barolar güçlendirilmeli ve adli yardım kapsamında görevlendirilen avukatlar, hayatta kalanlarla çalışma ve iletişim konusunda desteklenmeli.
- Hayatta kalanların kamu hizmetlerine erişimleri süreçlerinde kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının koordinasyonu ve işbirliği artırılmalı; işbirliklerinin çerçevesi protokollerle belirlenmeli.
- Hayatta kalanlara yönelik uzmanlaşmış desteğin sağlanması için çalışanların TCDŞ konusunda hassasiyetlere uygun şekilde seçilmesi, hizmet sağladıkları süre boyunca gelişimine katkı sunulması sağlanmalı.
- Devlet mekanizmalarının toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele konusundaki çalışmalarını ve eylem planlarını önceliklendirmesi sağlanmalı.
- Emniyet birimleri, hastane, adliye, ŞÖNİM ve Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri’nde uzman tercümanların sayısı artırılmalı.
- Kadınlara yönelik Türkçe dil eğitimleri ve destekleri artırılmalı.
Yazan: Sevgi Serin
Sosyal Çalışmacı / İstanbul
Editör: Gözde Kazaz
İletişim Uzmanı/İstanbul
Dipnotlar:
[1] Suriye’de yaşananlar sebebiyle Nisan 2011’den sonra Türkiye’ye iltica edenler, geçici koruma altındadırlar; Yabancı ve Uluslararası Koruma Kanunu’na (YUKK) göre yasalar önünde ‘mülteci’ statüsüne sahip değillerdir. Bununla birlikte Hayata Destek Derneği olarak tüm koruma arayanlar için mülteci terimini kullanıyoruz.[2] Hayatta Kalan: Hayatının bir döneminde şiddetin herhangi bir biçimine maruz bırakılmış̧ olan kişidir. İngilizce “survivor” kelimesinden gelmektedir. Şiddete maruz bırakılan kişiler için 'mağdur’ ya da ‘kurban’ yerine daha güçlendirici olan ‘hayatta kalan’ kelimesinin kullanılması tercih edilebilir. Hangi tanımı kullanılacağına en iyi kişinin kendisi karar verir. "Hayatta Kalan”, psikolojik ve sosyal destek sektörlerinde dayanıklılığı ifade ettiği için genellikle tercih edilen terimdir. (Kaynak: Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği Kavramlar Sözlüğü)[3] https://www.unwomen.org/en/news-stories/in-focus/2023/11/in-focus-16-days-of-activism-against-gender-based-violence
[4] Danışanlarımızın isimleri, özlük haklarına saygı çerçevesinde değiştirilmiştir. Söyleşiler 2022 yılında yapılmıştır.
[5] Şiddet döngüsü, kişilerin maruz bırakıldıkları şiddet sürecinin içinden çıkmalarını güçleştiren, birbirini izleyen aşamaların sürekli tekrarlandığı döngüyü ifade eden bir kavramdır. Ayrıntılı bilgi için bakınız: https://morcati.org.tr/siddetin-dongusu/
[6] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Mayis-2023-49387
[7] Yabancıların Çalışma İzinleri, 2021
[8] Erol, E., Akyol, A. E., Salman, C., Pınar, E., Gümüşcan, İ., Mısırlı, K. Y., Kahveci, M., Mutlu, ‘Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’de Emek Piyasasına Dahil Olma Süreçleri Ve Etkileri: İstanbul Tekstil Sektörü Örneği’, İstanbul, Birleşik Metal-İş, 2017
[9] ‘Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadın Konukevlerini Yaygınlaştırıyor’
[10] Quality Guidelines for Shelters for Victims of Violence Against Women and Domestic Violence
[11] https://reidin.com/tr/reidin-emlak-endeks-2023-ekim-ayi-sonuclari/
[12] Bölgesel Mülteci Ve Dayanıklılık Planı, Türkiye Ülke Bölümü 2021-2022
Yazıyı okuduğunuz ve buraya kadar geldiğiniz için teşekkürler. Şimdi hazır buradayken hayata destek olabilirsiniz.